Çevik proje yönetimi iş hayatımıza yoğun olarak girdi. Hatta sadece projelerle sınırlı kalmadı, çevik yönetim, çevik süreçler, şirketi çeviğe geçirme gibi kavramlarla rutin operasyonlarımıza da müdahil olmaya başladı kendisi. Yeni nesil çalışanların yaratıcı, özgür ve cin gibi tarzlarına çok uygun aslında çevik. Eski usul polisliğin, emekli albay veya yazlık kamp yöneticisi gibi tavırların bu kişiler üzerinde etkili olamadığını çoktan gözlemlemişsinizdir. Bu metotların sadece bezginlik, bıkkınlık yarattığını, çalışanların motivasyonlarını azalttığını ve tatlarını kaçırdığını görmüşsünüzdür. Ancak kendini organize eden takımlar denince de “saldım çayıra – mevlam kayıra” tekniğini anlıyorsanız çok yanlış yapıyorsunuz, zira size kötü bir haberim var, öyle bir teknik yok! Elbette çalışanlarınız da bu şekilde anlamamalı. Kendini organize eden takım kavramını bu şekilde yorumlamak sizden ziyade onların işine geliyordur, biliyorum. Yöneticim sana söylüyorum, çalışanım sen anla durumu var biraz.
Çevik ile ilgili kaynaklara, özellikle çeviğe nasıl geçeriz, geleneksel çağlayan metoduna göre çeviğin avantajları nelerdir konulu kitaplara baktığınızda, kıyaslamalı olarak çeviği üste çıkarmak için eski metodu gereğinden fazla aşağıladıklarına denk gelebilirsiniz. Ben geldim. Hiç de hoşuma gitmedi, açık söyleyim. Sanki çevikten önce hiçbirimiz (proje yöneticileri olarak) takımlarımızın kendini organize etme yeteneğinin farkında değildik, onların sorumluluk alma kapasitelerini bilmiyorduk, biz kontrol etmeden çalışacaklarına inanmıyorduk falan… Bu yeni bir kavram değil ki, McGregor’ın 60’larda geliştirdiği teori X ve Y’nin ta kendisi.
İyi bir proje yöneticisi takımını tanır, tanımalıdır! Her birinin ne miktarda işi, ne kadar sürede, ne kalitede teslim edeceğini veya edemeyeceğini bilmelidir. Fazla yüklendiyse de bilmelidir, diğerlerine oranla az şey istediyse de bilmelidir. Bir proje yöneticisi çevikte tavsiye edildiği gibi aynı kişileri, kesintisiz ve sürekli olarak takımında bulamayabilir. Ona verilen kaynaklar ile elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda kalır çoğu zaman ama kararlarının tamamını da eğer okumuş – yazmış, işini iyi bilen, beyaz yakalı bir ekibi varsa her daim onlara sorarak, danışarak almalıdır. “Proje yöneticisi olarak ben evde şu şu işleri şöyle şöyle düşündüm, böyle böyle yapacağız çünkü rüyamda bana görünen ak sakallı dede öyle söyledi” diye bir proje yönetim şekli olabilir mi? Umarım yoktur ve olmaz da! Takım üyelerinin şahsen tahminde bulunmadığı, katılım sağlamadığı ve söz vermediği işler ve terminlere bir bağlılık hissetmesi, bunların sorumluluğunu üstlenmesi mümkün müdür? Sizin ak sakallı dedenizin belirlediği işler zamanında bitmez ise takım üyeleriniz üzülürler mi? Hiç sanmam.
Bu noktada yanlış anlaşılmak istemem. Çevik, yazılım geliştirme projeleri için mükemmel bir yöntem bence. Aksi düşünülemez ve bununla uğraşan her şirket, hiç vakit kaybetmeden çeviğe geçmelidir. Fanatikçe savunurum bu konuyu çünkü eğitimsiz, bilgisiz bir yazılımcı bulamazsınız. Onlar çok iyi eğitim almış, ne yapması gerektiğini en iyi kendisi bilen ve büyük ihtimalle vasat üstü zekaya sahip kişilerdir. Böyle insanların yolunu açmalı ve önündeki engelleri kaldırmalısınız zaten, polislik yapmamalısınız. Onlara ukalalık yaparsanız yönetici falan dinlemez, pişman ederler. Ancak çevik proje yönetiminin her konuda ve her projede uygulanabileceği belirtiliyor yukarıda bahsettiğim kitaplarda. Bu bana biraz şüpheli geliyor açıkça söylemek gerekirse…
Soruyorum… 6 ay içinde bitmesini istediğiniz yazlık ev inşaatınızın proje yöneticisisiniz, aynen günlük hayatta, mesleğinizde olduğu gibi. Çevik yapıyorum, takımıma güveniyorum diyerek taşralı ustamıza (alınma, gücenme olmasın diye şehir vermiyorum) “sen bildiğin gibi yap, ama her gün 15 dakika ayak divanı (stand-up meeting) yapın ve öyle ilerleyin” der misiniz? Ürün yol haritasında mutabık kaldıktan sonra döngü sonlarına kadar kontrol ihtiyacı duymaz mısınız? Usta size “Birinci kattan önce ikinci katı yapmaya karar verdik, çünkü müşteriye sağladığı katma değer daha fazla, ikinci katın balkonu var” dediğinde “O nasıl olacak güzel kardeşim?” demez misiniz?
Sizi tebrik eder ve klasik yöntemlerle ilerlerim ben şahsen. Çağlayan metodu olsun, hakediş sistemi olsun uygularım. “Her geciktiğiniz günde, toplam hakedişinizden 500 lira keserim!” bile derim gerekirse. Eski kafalı diyebilirsiniz bana ama çevik yöntemlerin çalışacağı ve çalışmayacağı kadroları, projeleri bilmek gerekir diye düşünüyorum. Aynı zamanda kurum kendini çevikleştiremeyecekse, kültürü buna uygun değilse bir adet proje veya takım için “çevik uyguluyoruz” da dememeniz gerekir. Kurum kültürü ile desteklemediğiniz çevik, çevik değil hantaldır. Siz muhtemelen kendinizi kandırıyorsunuzdur.
Yazılımcılarınıza güvenin. Kendini kanıtlamış bütün ekiplerinize güvenin. Takım performansını aynen çevikte önerildiği gibi takım olarak ölçün, bireysel olarak değil. Ancak lütfen hangi projelerde, hangi işlerde çevik prensiplerle hareket edeceğinizin ayrımına varın. Geleneksel metotları tamamen silip atmayın, çeviğe geçişi yine kendi başına bir değişim projesi olarak yönetin. Kurum olarak hazır olduğunuzda da aşamalı olarak çeviğe geçin. Bu o kadar zor bir konu değil, buna inanın ve bundan korkmayın.
Projelerdeki başarınızın %100 olacağı günler dilerim.
Baler.